28 Ocak 2011 Cuma

Osmanlı Türklüğüyle gurur duyardı

Sayın Kılıçdaroğlu "Osmanlı'da Türk olmak ayıptı" diye konuştu.

Ancak bu iddianın tam tersine Osmanlı Türklüğüyle gurur duyar, hanedan kendisini Oğuz Han'a bağlardı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde "Osmanlı Devleti'nde Türk olmak ayıptı. O dönem ümmet toplumu vardı" diye konuştu. Bu sözler bundan 80-85 sene önce, Cumhuriyet'in ilk kuruluş yıllarındaki iddialardı. Yapılan akademik araştırmalar bu iddianın doğru olmadığını ortaya çıkarmıştır.

TÜRKLÜK DEĞİL HAYAT TARZI

Bazı Osmanlı tarihçilerinin eserlerinde Türkler için etrâk-ı bî-idrâk, yani idrâksiz Türkler denilmesinden hareket eden bir kısım araştırmacılar Osmanlı İmparatorluğu'nun Türk devleti olmadığını iddia ederler. Bu tutarsız bir yaklaşımdır. Osmanlı tarihçilerinin eserleri incelendiğinde Türkler'le ilgili bu tür ifadelerin etnik kimliği değil sosyolojik ve siyasi bir durumu belirtmek için kullanıldığı görülür. Ayrıca bu ifade ile kötülenenler, genellikle devlete karşı çeşitli hadiselere karışmış veya Şah İsmail'e katılmış Türkmenler'dir. Düşman olarak görülen bir devlete yapılan bu katılımları aşağılamak için Osmanlı tarihçileri bu tür ifadeler kullanmışlardır.
Türk ve Türkmen isimlerinin olumsuz ifadelerle anılması sadece Osmanlı dönemi tarihçilerine özgü bir davranış değildir. Selçuklu tarihçilerinin de Türkmenler hakkında bu şekilde olumsuz sözleri vardır.

Osmanlı döneminin bazı tarihçileri bu olumsuz ifadeleri Türk kimliğini değil köylü ve göçebeleri kötülemek için kullanırlar. Özellikle yarı göçebe hayat yaşayan Türkmenler devlet düzenine ayak uyduramamaları ve yerleşik hayata zarar vermeleri sebebiyle eleştirilmektedir. Osmanlı tarih yazarlarının eserlerinde bu tür ifadeleri başka milletler için de görmek mümkündür. Örneğin, göçebe Araplar'a, Arab-ı bed-fial (kötü işler yapan Arap), Arab-ı bed-rey (düşüncesi kötü Arap), Arab-ı Şekavet-şiar (eşkıyalığı adet hâline getirmiş Arap) denilirdi.

Buradaki millet isimleri etnik bir mana ifade etmekten ziyade bu toplulukların yaşam tarzını gösterir. Nitekim Fatih Kanunnâmesi'nin bir ceza bahsinde geçen "Türk veya şehirli olsa" ifadesi Türk kelimesinin göçebe Türkmenler ve köylüler için kullanıldığını açık bir biçimde ortaya koymaktadır.

TÜRKLÜĞÜ ÖVEN TARİHÇİLER

Osmanlı tarihçilerinin eserlerindeki Türkler'le ilgili olumsuz ifadeleri gündeme getirenler, aynı kitaplardaki olumlu sözleri görmezden gelmektedirler. En önemli Osmanlı tarihçilerinden olan ve uzun süre şeyhülislâmlık yapan Hoca Sadeddin, "Tacü't-Tevârih" isimli, kendisinden sonraki tarihçilere büyük tesirlerde bulunmuş eserinde Osmanlı fetihlerini anlatırken "Türk yiğitleri", "Zaferleri gölge edinmiş Türk askerleri" gibi ifadelerle Osmanlı ordusunu över. 17. yüzyıl tarihçilerinden Solakzâde Mehmed Hemdemi de tarihinin birçok yerinde Türk ismini olumlu olarak kullanır ve Cem olayını anlatırken Fatih'i "Kostantiniyye'yi fetheden Türk'ün oğlu" diye anar. 16. yüzyılın en büyük tarihçilerinden Gelibolulu Mustafa Âli ise "Künhü'l-Ahbâr" isimli dünya tarihinde Türk boylarını anlatırken bunları "seçkin millet, güzel ümmet" olarak zikreder. Bunlardan başka pek çok Osmanlı tarihçisinin eserlerinde de bu tür ifadelere rastlanılır.

OSMANLI HANEDANI VE TÜRKLÜK

Osmanlı tarihleri incelendiğinde Orta Asya'dan geldiklerinin ve Türklüklerinin fazlasıyla farkında oldukları görülür. Bu kitaplarda Osmanlı hanedanı Oğuz Han'a bağlanır. Osmanlılar Oğuz neslinden ve Kayı boyundandır. Osmanlı tarihi Türk tarihinin bir parçası olarak ele alınır. Nitekim Şehzâde Cem'in oğluna Oğuz Han, İkinci Bâyezid'in oğluna ise Korkud isimlerinin verilmesi tesadüf değil dönemin siyasi yapısı içerisinde bilinçli bir tercihtir.

Osmanlı bir millet ismi değildir. Osmanlı adı Selçuklu, Karahanlı, Gazneli isimleri gibi bir hanedanın adıdır. Selçuklular, Karahanlılar, Gazneliler gibi Osmanlılar da bir Türk devletidir. Ancak hiç unutulmaması gereken husus Osmanlılar'ın bir imparatorluk olduğudur.
DURMUŞ HOCAOĞLU'NUN ARDINDAN

Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli beyinlerden biri olan Durmuş Hocaoğlu'nu kaybedeli 2,5 ay oldu. Rahmetli ağabeyimin cenazesinde en ilgimi çeken şeylerden biri, yüksek lisans tezinde intihal yapmakla meşhur, doktora tezi baştan aşağı yanlış bilgilerle dolu ancak kendisini tarihçi zanneden birinin de oraya gelmesiydi. Meğer oraya altın diş bulmaya gelmiş. Meşhur olmak için can atan ancak beceriksizliğinden bir baltaya sap bile olamayan bu vatandaş, geçtiğimiz günlerde bir dergide "Durmuş Hocaoğlu'nu Tarihçiler Öldürdü" diye hezeyanlarını kustu.

Rahmetli Durmuş Hocaoğlu benim ve diğer tarihçi arkadaşlarımın her şeyiydi. Yirmi yıldan fazla bir süre gecemiz gündüzümüz beraber geçti. Nitekim o kadar yakındık ki vefat ettiğinde ailesi bu acı haberi gece yarısı ilk olarak bana ve diğer tarihçi arkadaşlarıma ulaştırdı. Hayatta bir çivi bile çakmamış bu zatın Durmuş Hocaoğlu ile hiçbir yakınlığı yoktu. Böyle muhteris kişileri zaten rahmetli Durmuş Hocaoğlu etrafına sokmazdı. Şimdi kalkmış sağa sola iftiralar atarak rahmetli Hocaoğlu'nun felsefi mirasından pay kapmaya çalışıyor. Ancak unutmasın Durmuş Hocaoğlu, vefat etmeden önce onun gibi meşhur olmak için "Osmanlı'da resmi dil yoktu" diye hezeyanlarda bulunanlar, yüzünden kahır çekmişti. Şimdi kendisinin arkasından ah vah eden birçok kişiyi de defterden silmişti.

Erhan Afyoncu
(Bugün, 09.01.2011)