3 Mayıs 2009 Pazar

dumlupınar denizaltısı


dumlupınar
denizaltısı




Yıl
1953, günlerden 4 Nisan... Sabahın ilk ışıklarında
Eceabat ve Nara kıyıları şiddetli bir çarpışmanın
gürültüsüyle sarsıldı. Bu sarsıntı,
güneşle birlikte tüm Türkiye'yi saracaktı.
Naraburnu açıklarında Naboland adlı İsveç
şilebi ile çarpışarak Çanakkale
Boğazı'nın sularına gömülen Dumlupınar
denizaltısında şehit olan 81 Türk Denizcisi
tarihin sayfalarına ve Türk Milleti'nin kalbine şu
sözlerle kazınacaktı: "Vatan
sağolsun!"

Akdeniz'de yapılan NATO tatbikatına
katılan 1. İnönü ve Dumlupınar denizaltı
gemileri, manevraların ardından Gölcük'e dönmek
üzere yola çıktılar. 3 Nisan'ı 4 Nisan'a
bağlayan gece Çanakkale Boğazı'na giriş
yapan iki denizaltı gemisi, olacaklardan habersiz eve dönüyordu.
Sakin geçen yolculuk saat 02.10 sularında Dumlupınar
için son buldu.

Dumlupınar, Naraburnu açıklarına
yaklaşırken geminin güvertesinde Süvari Kıdemli
Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen
Kemal Ünver, Üsteğmen Hüseyin Yumuk, Astsubay
Hüseyin Akış ve Astsubay Hüseyin İnkaya
bulunuyordu.

Ancak Çanakkale Boğazı'nın
sularında sessiz sedasız ilerleyen tek gemi Dumlupınar
değildi. İstanbul yönünden gelen İsveç
Bandıralı "Naboland" şilebi de aynı
dakikalarda Naraburnu açıklarına gelmişti.
Kaptanlığını Oscar Lorentzon'un yaptığı
Naboland ile Dumlupınar, birkaç dakika sonra korkunç
bir gürültüyle çarpışacak ve bu
çarpışma Eceabat sahilinde dahi
duyulacaktı.

Astsubay Hüseyin İnkaya, nöbetçi
olmamasına karşın vardiya dışı görevine
devam ediyordu. Nara önlerine gelinirken rotada dikkatini çeken
değişiklik üzerine köprü üstüne
çıktı. Tam bu sırada güvertede bulunan
sekiz kişi, ne olduğunu anlayamadan suya
yuvarlandı.

Naboland, Dumlupınar'a tam baş
tarafından bindirmişti. Çarpışmanın
gürültüsü Eceabat Limanı'nda demirlemiş
olan gemilerce de duyuldu. Darbenin şiddetine dayanamayan
Dumlupınar, birkaç saniye içinde Çanakkale
Boğazı'nın karanlık ve soğuk sularına
gömüldü.

Denizaltının tüm
elektriği kesilmişti. Gemilerinin baş taraftan
itibaren su aldığını gören denizciler hızla
kıç torpido dairesine doğru harekete geçti.
Kıç torpidoya varana kadar da arkadaşlarının
birçoğunu kaybettiler. Dumlupınar batarken sadece 22
denizci de kıç torpido dairesine ulaşmayı
başarmıştı. Dumlupınar ilk şehitlerini
böylelikle vermiş oldu.

Aynı gece Eceabat
Limanı'nda demirli bulunan Gümrük motorundaki
personel, acil olarak kaza mahaline çağırıldı.
Gümrük motoru, Naboland'dan atılan tahlisiye
sandallarına çıkmış ve can yeleklerine
sarılmış Dumlupınar mürettebatını
görerek motora aldı ve Çanakkale'de hastaneye
ulaştırdı.

Gün ağarmıştı.
Balıkçı tekneleri, Dumlupınar'ın batarken
su yüzüne fırlattığı haberleşme
şamandırasını gördü. Gümrük
motorunun ikinci çarkçısı Selim Yoludüz
şamandıraya uzandı ve üzerindeki yazıyı
okudu:

"Deniz Kuvvetlerine bağlı Dumlupınar
Denizaltısı burada battı. Kapağı açın
ve denizaltıyla irtibat kurun."

Yoludüz kapağı
açtı, şamandıranın içindeki ahizeyi
kaldırdı ve ümitle "Alo" dedi.

Telefondaki
ses, "Buyrun, ben Astsubay Selami" dedi.

Beklediği
karşılığı alan Selim Yoludüz, Astsubay
Selami'ye ne durumda olduklarını sordu. Astsubay Selami,
geminin 15 derece sancak yönünde yatık ve elektriğin
kesik olduğunu, 22 kişi olarak kıç torpido
dairesine girebildiklerini söyledi.

Selim Yoludüz,
"Endişelenmeyin. Kurtaran yolda. Sizi oradan çıkaracağız"
dedi. Astsubay Selami'nin cevabı, Selim Yoludüz'ün
kulağına ve kalbine işledi:

"Ailelerimize
selam söylüyoruz. Bizi kurtaracağınızdan
eminiz. Vatan sağolsun..."

Bu, Astsubay Selami'nin
boğazın yüzeyindekilerle yaptığı ilk
konuşma oldu. Saat 11:00 sularında olay mahaline gelen
Kurtaran gemisinin tüm çabaları sonuçsuz
kaldı. Bir süre sonra bir konuşma daha yapmak için
şamandıranın başına gidildi ve ahize
kaldırıldı. Ahizenin diğer ucundan sadece dualar,
ezan sesleri ve iniltiler geliyordu. Saat 15:00 sularında ise
muhabere şamandırasını tutan telefon kablosu
koptu. Bir daha Dumlupınar mürettebatından haber
alınamadı.

Son sözleri: ''VATAN SAĞOLSUN''
oldu.....
şehitlerimize allah rahmet eylesin......